Monday, February 4, 2008

Hannibal Lecter'den Ajan Clarice Sterling'e bir Ask Mektubu

Clarice sevgilim,

Seni oyle hasta, yarali koyup gelmek bana yakismadi, ama ayrilmak zorundaydim. Umarim omuzun daha iyidir. Tertemiz diktim yarani. Yine de belli olmaz. Kendine dikkat etmelisin.

Yillardir kanunun hasin bakislarindan uzakta surdugum isimsiz, kimliksiz gocer hayatinin verdigi ufunet, Toskana'nin gunesle yunup yikanan bereketli sehirlerinde bir nebze dagiliyordu. Bilir misin, ayni bereketli yildizin hayat veren isinlariyla birbirimize bagli oldugumuzu dusunmek beni hep teselli etmistir. Gunesi duyumsadigim vakit seninle olurum bu yuzden. Toskana sehirleri, ah, sevgiliyle dolaysiz irtibata gecmek daha bir kolay oluyormus. Ya$a Toskana, ya$a ve ya$at!

Seni niye seviyorum biliyor musun Clarice, niye Guney'in kirlarindan israrla sehir batakligina atilip kendine toplum icinde bir yer bulmaya didinen, siradan bir kadini ozluyorum? Cocukluk travmalarinin yakip kavurdugu kuru bir yapragi, ki tapilasi kar gibi bir cildin altina sarinmistir, nasil olup da ihtiras ve tutkunun pencesinde titreyen zarif bir gul gibi goruyorum? Cunku sen Clarice, her seyin cer cop haline geldigi bu dunyada, seylerin icine kiymet koymasini bilen, bilmekle kalmayip bu kiymeti sagin tutmak icin gonlunu ve mesaisini kosulsuz harcayan bir Tanrica'sin. Ama ciliz bir Tanrica, olgun bir Tanrica.

Katline engel olamadigin kucuk kuzucugun kanli hatirasinin sana yasattigi caresizlik duygusuna kahramanca direnisin Clarice, ah o korpe kalbin, benim gibi dunyada hic bir seyin deger tasimadigina inanan bir nihilistin dikkatini cekmeliydi elbet. Senin etik durusun ve dunyaya sevgiyle bagliligin, benimkisi gibi estetik bir yaldiz altinda sonuklesmis bir dunyayi parildatan bir gorkemdir.

Kalbinde kucuk bir oglan cocugu soluyor Clarice. Hassas, kirilgan ve caresiz bir yavrucak. Onulmaz adalet duygusuyla bitkin dusmus, aglamakli bir delikanli. Dunyayi onarma vereminden geceleri uykusuzluk ceken, ketum ve ayni zamanda cesur bir taze. Ucakta donuyorken merakli bir oglan cocugu yanima sokuldu, kumanya kutumdaki kucuk beyin parcasini merak etti. Bir lokma verdim. Kucuk sipanin yuzundeki masumiyeti gormeliydin. Ama yeri gelir, dunya bu kucuk adami ezer, ha o vakit hemcinsinin baldir etini lokma lokma cignemeyi ogrenir. O zaman bu ifrit, benim nazarimda kahvalti mi desem, kusluk mu desem, bir soguk nevaleye donusmustur. Ama sen Clarice, sen hala o kucuk oglanin hazirliksizligini sakliyorsun yureginde. Belki de hazirliksizlik dememeliyim, ogrenmez, tecrube kazanmaz bir hassasiyet. Basimi donduruyorsun Clarice, surekli yenilgilerin, suya dusmus faniligin burnumun diregini sizlatiyor. Seni isiriyorum.

Bana bir zamanlar YENI ERKEK diyorlardi. Derler, dilin kemigi yok. Guya, butun olasi ahlaki kurali ve tabusal dusunceyi sifirlayan saldirganligim o kadar mutlaklasmis ki kapsamiyla biyolojik govdemin bana bictigi cinsellik ve eseyselligi a$mi$im. Amorf, plazmatik bir enerji halini almisim. Poh. Hatirliyorum da, agzima vurduklari demir peceyi mevzu ederlerdi. Neymis, konusma kabiliyetim oyle ileriymis ki sadece bu melekemi kullanarak dunyada degisiklikler ve etkiler olusturabiliyormusum. Elimi kolumu baglamalari, agzima demir pece takmalari bosunaymis. Zehirli kelimeleri insanlarin kulagina akitmasini ve bir kere zihinlerine nufuz ettikten sonra onlari oyuncagim haline getirmesini neredeyse $amanik bir yetke ile beceriyormusum.

Bunlar bos laflar, bos. Insanin en onemli melekesi konusmasi mi ki? Konusma, tip diliyle soylersek, nihai bir edim, motor bir edim. Agzima fermuar taktiklari zaman ben benden gidecek miyim yani? Plazmanin pariltisi, potansiyeli sonup gidecek mi? Gitmez. Niye mi? Asil kontrol altina almalari gereken ve bana asil gucumu veren GOZLERIM. Daha dogrusu BAKISIM, SEYREDISIM. Bu yeni cocuk, Ridley Scott, nasil da vurguluyor. Filmini tamamlarken kameranin irisi benim gozumun birine daralip kapaniyor. Bosuna mi? Ne diyor gulyanak Ridley HANNIBAL'in NAZARI diye filmine nokta koyarak? "Iste onun en guclu ve en zayif noktasi." Asil uzerinde durulmasi gereken nokta bu.

Diyelim ki gozume mil cektiler, agzima cirbir taktilar, elimi kolumu bagladilar, beni tamamen dondurdular. Yine de onlarin sumuklu beyinlerine nufuz etmeyi bilirim. Totemin gozleri ne gune duruyor. Bir nazar firlatirim, donar kalirlar. Arada cok yaklasirlarsa biraz burun, biraz kulak, biraz yanak. Mmmhh. Allah bilir bana yemek adarlar, dusmanlarinin kafataslarini icindeki corbayla beraber onume korlar. Ertesi sabah kaplarin bos oldugunu gorunce, birbirlerini vecd ve korku icinde durterler, ulu totemlerine daha bir baglanirlar. Ona hizmet ederler, ibadet ederler, en besili sunulariyla onurlandirirlar. Koclarim benim. Bu isin sonu yok. Insanda bu istiha olduktan sonra hep kalmasini bilmenin onunde muhim bir engel yok. Heh he.

Clarice gozbebegim, gecende yuruttugunuz FBI operasyonunu hatirlarsin. Evelda'nin kucaginda kucuk bir bebek vardi da, bunu durbununden gordugun anda minik yavrunun varligi, kotuluk kralicesi anasini Medusa'dan Madonna'ya cevirivermisti. Yalnizca senin gozunde ama. Iste seni en guzel anlatan anekdotlardan biri bu. Senin bir deger sistemin var demistim, azizlerin var, kutsallarin var. Kucuk bir sut bebenin varligi kotuluk, firsat, vazife gibi isimleri bir anda arkaya iteleyiveriyor. Arabanin onune atlayan kedi yavrusunu ezmemek refleksiyle frenlere asilmak gibi yani. Olay oyle mi gelisti ama. Meslektaslarinin gozunde, kotulukle curumus ananin govdesi, bebeginin masumiyetini ve iyiligini onemsiz kilar, orter bicimde abariverdi. Operasyona giristiler. Sen kuzuyu tasiyamadigin, kaciramadigin gibi, caresiz kaldin, anasinin patlayan catlayan organlarinin, oluk oluk kanla bebesinin yuzune basina yagmasini onleyemedin. Bir de eve gidip, salya sumuk agladin. Cok $ekersin Clarice.

Govde (=ceset) icinde bir deger, can yoksa basit bir maldir ya da dogrusu besindir, oyle degil mi? Anasina kanguru gibi yapisik bebek, ne vakit bakimina muhtac oldugu hakim candan ayrikla$ir? Bir kimlik, bagimsiz bir varlik olarak yani. Operasyoncular, "Mecburduk" derler, "firsati kaciramazdik", ama onlarin asil soylemek istedikleri, insan insan diye yuceltip, yere goge sigdiramadiklari guruhun aslinda mezbahalik bir suruden hic de farkli olmadigidir. Iste benim yamyamligimin esprisi burada Clarisse. Bana hicbir sey, ki insan govdesi de dahil, tabu degil. Insan govdesinin benim gozumdeki bu ozelliksizligi nerdeyse Dogu dinlerinin dunyanin hallerine ve seylerine atfettikleri gecicilik veya ucuculuk mefhumu gibidir. N’olcak iste, hersey itibari. Ama, uff uff, birinin yanagindan hart diye bir parca koparip aldigin zaman, izdirap verdin ya, aman bagris cagris, Lecter soyle cani, boyle kotu, soyle tehlikeli. Ha-ha-hayt. Fasaryadan bunlar. Virt ve de cirt. Zibarip gittiginizde toprak kurtcuklari, ciyanlari sizin gul govdelerinizle beslendigi zaman goreyim sizi. Eskiya kurtcuklar, cani ciyanlar, kotu bakteriler. Ha-ha-hayt.

Kreindler'in kafatasini nasil cikarip kaldirdim, beynini kizgin tavaya azcik gosterip tattirdim namussuza. Pek begendi, 'kendini' pek begendi. Ama asil soylemek istedigim sey baska . Biliyorsun, ben tip doktoruyum. Arada sana gonderdigim mektuplarinda imzamin sonuna MD unvanimi ilistiriyorum ya. Hatirla. Hatta senin omuzundaki kursunu da cikardim, yarani kapattim, guzelce diktim. Okuluna gittik bu bokun. Ama sorarsin tabii niye psikiyatrist oldun diye? Psikiyatri de cerrahi guzelim. Ruhu guzel guzel kesip biciyorsun. Pirzolalik yerleri var, kokoreclik yerleri var. Kaniyor, dagiliyor. Dikis atiyorsun. Govdeye yamyamca atak ettigim gibi ruha da saldiririm ben. Verger salagini yuzunu kesmeye oyle tesvik etmedim mi? Sen beni ilk ziyarete geldiginde (ne kutlu gundu o, unutamam) yan hucredeki hem$o sana dalasmisti da, bir ogleden sonra konusmayla, telkinle, dilini koparip aldim salagin. Kendinle beslenmesini bilemedigi icin de kopuk dil lokmasi bogazina oturdu, zibarip gitti. Tabii dil cok kanli bir organdir, koptu mu bir ba$ka kanar. Kendinde boguldu namert.

Ne diyordum, ha, Kreindler'in kellesi. Dusun bir, bir kalp cerrahi gogus kafesini acmis, iman tahtani ayirmis, bypass yapacak. Gordun mu sen bu ameliyati? Oyle senin gordugun catlak patlak cesetlere benzemez ameliyat masasinda yatan insan govdesi. Temizdir, yikarlar paklarlar. Ameliyat yarasi simetrik, tertipli bir sekilde acilir. Bazi kurbanlarima bah$etmisimdir bu guzelligi. Italyan dedektif Pazzi mesela. Karnini, icindeki kocaman karanfil acilsin diye yariverip, sonra da kutuphanenin balkonundan bir demet gibi sallandirdim. Ayni tabloyu daha once kacisim sirasinda da kullanmistim. Birinin govdesini kes bic, estetize edip takdim et, bak o zaman bu hipnotik etki nasil oluyor. Aklini baglarsin zavallilarin. Bu kucuk numara sayesinde hapisten kacmistim. Ha bir de en beklenmeyen olagan seyin arkasina saklanmak var, polislerden birinin derisini yuzup, yuzume yuz diye takmistim. En bilgi verici sey diye bilirsin oysa arkasina en kolay sekilde saklanilacak seydir, KIMLIK. Fazla gevis getirmiyelim ama bak, bu baska bir bahis. Pazzi'deki estetik daha baska bir sey, oradaki olay kucuk adami (Marcello Maestroanni'ye benziyordu herif napiym) ve yuzune gozune bulastirdigi acgozlulugu kutsuyorum.


Ameliyat odasina donelim tekrar. Geldik mi? Gogus kafesi acik, dolasim sistemini makinaya baglamislar. Simdi dusun bir an, sistemin her yanina islemis RASYONELLIK iptal olsun. Buyuk harf rastonalite yitip gidince cerrahin elkitabindaki bypass ameliyati prosedurlerini birbirine baglayan kurgu da silinip gitsin. Cerrah, vakasini onemsemesin, bypass'a bosverip, at yarislarina gitsin. Olmaz dersin ben de diyelim ki yani derim.

Iste Kreindler'e irrasyonel bir cerrah gibi yaklasmisim. Senin omuzun icin aklim basimdaydi o baska. Ama Kreindler'de ruh ve govde cerrahisini estetik bir ayin tertibiyle nasil birlestirmisim? Herifin kafayi, hayatini tehdit eden bir tumoru cikarmak icin aciyor olsaydim, aman doktorcum, canim cicim doktorcum. Morali bozuk diye azcik narsisistik takviye yapsaydim psikoterapiyle, ki sol frontal lobundan bir parca yedirisim onu temsil ediyor, yine aman doktorcum, yaman doktorcum. SERSEMLER. YALAKALAR. Hem ruhunuz, hem govdeniz gezinti guvertesi, lunapark, tatbikat meydani, ondan sonra da bu yolgecen hanligini yuzunuze vuran estetik eserlere pislik muamelesi cekiyorsunuz. IKI YUZLU DUMBUKLER.

Heh he.

Tatlim (kaymakli ayva tatlim yani). Kendine iyi bak. Sana cok soyliyecegim sey var, sana sonsuza degin konusmak istiyorum. Ikilik halinden seninle birlik haline yurumek, ah, bunun olasiligi beni heyecandan tir tir titretiyor. Sen, bir tek sen, kendi govdemden ayri olarak duyumsayabildigim sevgili bir konaksin. Sen, bir tek sen, hurmetime mazharsin. Sen, bir tek sen, dokundugumda ufalanip gitmiyorsun. Sen, sevgilim, tek gercek seysin.

Bir dahaki sefere.

Hizmetkarin,

H.

Posted by Hulusi Cinar

No comments: